G-7YN0JE445C

Konak ve Ev

Eski, sessiz bir mahallenin tam ortasında zamanın tozu ile kaplanmış pencereler ve harabe duvarlarıyla büyük bir köşk dururdu. Bu ev bir zamanlar hayatla doluydu ancak şimdi geçmişin bir hatırası gibi görünüyordu. Bir zamanlar kahkahalar ve sıcak sohbetlerle yankılanan bu evde şimdi yalnızca birkaç genç yaşıyor. Bu gençler, eski evi yeni bir yuvaya dönüştürmeye karar vermişlerdi.

Köşkün bahçesinde kurak ve cansız bir arazi vardı. Diğerleri için belki bir anlamı yoktu ama onlar için bu toprak sadece bir parça toprak değildi. Birlikte burayı güzel bir bahçeye dönüştürme sözü vermişlerdi. Öyle bir yerdi ki burada birlikte hayatın zorluklarını umut ve aşkla doldurabileceklerdi.

Haftalar geçti ve işler başladı. Her zaman toprakla uğraşan Ayşe, dikkatle çeşitli çiçekler ve bitkiler dikiyordu. Ahmet ve Serim çoğu zaman onun yanında duruyor ve toprağa bulanmış elleriyle Ayşe’nin sohbetlerini dinliyorlardı. Kıvanç ise eski ağaçların kurumuş dallarını kesmekle meşguldü. Ayşe, toprak ve bitkiler dünyasında kaybolmuşken yeni ağaçlar dikiyor ve suluyordu.

Gece olduğunda herkes yorgun ve toprak içinde konağa dönüyor, birlikte oturuyor; günlük sorunlardan, hayallerinden, çocukluk anılarından ve birlikte kuracakları gelecekten konuşuyorlardı. Birbirlerinin yanında sadece ev arkadaşlığı değil, çok daha fazlasını bulmuşlardı. Aşk ve çaba aralarında derin ve sonsuz bir ilişki yaratmıştı. Aşk sadece birbirilerine değil, bu küçük bahçeye, bu eski eve ve elleriyle inşa ettikleri her şeye duyulan bir aşktı.

Zaman geçti ve bahçe yavaşça canlandı.

Çiçekler toprağın içinden çıkmaya başladı. Bir zamanlar kurak ve cansız olan köşk bahçesi şimdi yeşil ve yaşam dolu bir yer haline gelmişti. Her sabah uyandıklarında ilk gördükleri şey kendi elleriyle yarattıkları güzellikti.

Ama her şeyden daha fazlası, bu yeni ve huzurlu yerin çaba, bağlılık ve aşkın; eski ve harabe bir köşkün ortasında bile yeni bir dünya yaratabileceğini hatırlatıyor olmasıydı. 

Artık onların, anılar ve elleriyle inşa ettikleri umutlarla dolu bir yerdi.                   

Ev:


Ev güzel bir kelimedir. Ülkemize, yaşadığımızı yere, baba ocağı ve hatta sevdiklerimizin kalbine atfedebiliriz. Benim için ev kendimi güvende hissettiğim yerdir. Duyguların kelimelerden çok daha karmaşık olduğunu hiç düşündünüz mü? Kelimeler duyguları anlatamaz ama burada duygularımı ifade etmek için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. 

Evden ayrılırken kendimi hasta ve bir büyük hiç gibi hissettim. Korku yıllardır yaşadığım bir duygudur. Evet, terk edilmiş hissettim ve artık bütün kalbimle yeter diyerek kendimi güvende hissedebileceğim bir yerde olmak istiyorum. 

Evimiz hep insanlarla doluydu hep güzel sohbetler, hep yeni şeyler öğreniliyordu, hep yardımlaşmak, birlikte tecrübe kazanmak; ama bunların hepsi ne yazık ki benim bavuluma sığmadı. Kafam karışıktı hiçbir şey bilmiyordum, istemiyordum ya da artık hiçbir yerde yaşamıyordum. Aslında yoktum. Ev benim için kayıptı, belki de kaybetmiştim. Evimden uzakta bir yerde ve evsizlik mevsiminde kendimi bir konakta buldum.  

Sessizliğim, konağın sessizliğinde boğulmuştu. Uzun zamandır evden uzaktayım ve konuşmayı bile belki unutmuştum. Duyguların kelimelerden daha karmaşık olduğunu söylediğimi hatırlıyorum siz de hatırlıyor musunuz acaba? Tıpkı, o büyülü köşkte kendi zihnimde kaybolduğum zamanki gibi. Evet büyülü, inanın bana abartmıyorum. Yüz yıllar süren insan yaşamıyla dolu eski konağın, yüksek duvarlar ve kubbe şeklinde çatısı ….

İşin ilginç tarafı ilk defa bu konağa adım attım ve şimdi bu hikâyeyi oradan size anlatıyorum.

Konağın sahibi kemikli suratlı, masum ve nazik bir insandı. Konak insanlardan dolu içimde, garip hisler yaratıyordu, dejavu olmuşum… Huzur ve hayat dolu insanlar, ay canım benim, hayatla ne güzel dans ediyorlardı, sanırım onlara hayat veren bu konaktı. Yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibiydim. İnsanların birbirini sevdiğini unutmuştum ve birlikte ne kadar güzel parladığımızı da unutmuştum. Tüm bunlar bana konak ve halkı tarafından bir kez daha hatırlatıldı.

Işık insanları, parlıyorlar ve belli ki bu parlaklık iç huzurun sonucudur, yargılamamanın sonucudur. Kendini ve insanları olduğu gibi kabul etmenin, kabullenmenin sonucudur. Ne kadar iyiyim ve tüm bu insanlar, ne kadar benim. Biliyor musunuz ben ve ben sürekli birbirimizle konuşuyoruz ve eğer dostluk araya girmezse nasıl dayanabiliriz?

Amaneh Abyar

Buy Me A Coffee