İnsanoğlu olarak anne karnından beri bilincimiz sürekli olarak değişim içerisindedir ve hiçbir zaman sabit değildir. Doğadaki her canlı iç ve dış etmenlere bağlı olarak bilinçsel ve bilişsel değişimler yaşamaktadır ve buna göre dış dünyaya tepki göstermektedir.
Maske kavramı, toplum içerisinde yaşadığımız için, bireyselliğimizin bize ve çevremizdekilere etkilerini göz önünde bulundurmamızla ortaya çıkmıştır. Bu yüzden hayatta her zaman hissettiklerimizi dışarı yansıtamayız ve her zaman isteklerimiz doğrultusunda hareket edemeyiz. Dış dünya ile iletişime geçerken maskeler takınırız. Bu bilinç, toplumdaki ve sosyal hayatımızdaki küçük ve büyük değişikliklerle birlikte sürekli bir dönüşüm ve yenilenme içerisindedir. Her bir değişimi, yeni bir bilince doğmak olarak görüyorum. Fakat bu doğumlar genelde bizim anlık olarak fark edemeyeceğimiz kadar küçüktür. Zamanla bir araya gelerek büyürler ve bir örüntü oluştururlar. Geriye dönüp baktığımızda farkı gözlemleyebiliriz.
Film boyunca kendisini neredeyse hiç görmediğimiz karakterimiz, toplumdaki soyut ve somut maskelerden bunalmış durumda. Dışarı çıktığında taktığı virüsten korunma amaçlı maske, ona artık birtakım mimikleri saklamamasına yardımcı olsa da, nefes alamamaktan çok bunalmıştır. Eş zamanlı olarak, sadece mimiklerden ibaret olmayan soyut maskesini de takmaktadır ki, en çok da bundan bunalmıştır.
Film 3 kısımdan oluşuyor; “bunalım”, “patlama (kaçış)” ve “huzur”.
Karakterimizin taktığı soyut ve somut maske onu çok bunaltır. Ve bu maskelerin sebebinin doğada değil de şehirde bir sistemin içinde yaşamak olduğunu fark eder. Doğada insan yoktur, virüs yoktur, takması gereken herhangi bir maske yoktur. Bunu fark eden karakterimiz, büyük bir iç sıkıntısı yaşar ve şehirde durduğu her an ona bir işkence gibi gelmeye başlar.
Bu kısımda ise bunalım artık son noktaya gelmiştir ve patlama yani kaçış başlamıştır. Yaklaşık 1 dakikalık şehirden kaçış hikayesi. Temposu çok hızlı ve arka planda çalan 200 bpm karanlık ve temposu yüksek bir müzik.
Kaçışı biten ve doğaya varan karakterimizin stresi, bunaltısı ve kafasının içindeki tüm kaos sona ermiştir. Diğer sahnelerin aksine bu sahnenin temposu çok sakin ve huzurlu. Bu sahnede izleyici doğada bir gezintiye çıkıyor. Maskesinden kurtulan ve özüne dönen karakterimiz bir süreliğine kendini akışa kaptırıyor ve sadece bir gözlemci oluyor.
Seyirci ise bu gözleme tanık.
Su Aközlü